10 Ekim 2011 Pazartesi

Breaking The Waves - Dalgaları Aşmak


Lars Von Trier’in 1996 yapımı filmi kilisenin kurallarına göre yönetilen ve dışarıya kapalı küçük bir kasabada geçiyor. Psikoz hastası, sevimli ve iyi kalpli Bess; annesi, dedesi ve kasabadaki hastanede hemşirelik yapan Dodo ile aynı evde yaşıyor. Bess’in ölen erkek kardeşinin karısı olan Dodo kasabayı Bess yüzünden terk edemiyor. Dodo ve Bess çok iyi anlaşıyorlar ve birbirlerine destek oluyorlar. Kasabalı tarafından “aptal” olarak adlandırılan Bess kilise toplantılarında kadınların konuşturulmamasını eleştirecek kadar da cesur.







Bess, kasabanın yerlisi olmayan ve başka bir kasabada petrol platformu işçisi olan Jan ile tanışır tanışmaz ikili, evlenme kararı alıyor. Film birbirlerini iyi tanımayan çiftin evliliklerini, kasabanın rahibinin onayı ile yaptıkları sahne ile başlıyor. Kasabalının uzak durduğu Bess’in hayatına giren ilk erkek Jan oluyor.




Bess yalnız kaldığında ve genellikle kilisede, tanrıyla konuşuyor. Tanrı Bess’in sorduğu sorulara yine Bess’in sesiyle yanıtlar veriyor. Bess soruyor, tanrı cevaplıyor. Bess yanlış bir şey yaptığını düşündüğü zamanlarda tanrı Bess’i cevapsız bırakıyor.



Mutlu günler Jan’ın platforma çalışmak için dönmek zorunda kalması ile sona eriyor. Bess kocasının dönüşü için sürekli dua ederken Jan bir iş kazası geçiriyor ve felç oluyor. Bess yine tanrısına sığınıyor ve Jan’ın erken dönmesini isteyerek bencillik ettiği için başlarına bunun geldiği cevabını alıyor. Bu durumu aldığı dini eğitimin etkisiyle bir sınanma olarak gören Bess, üzüntüsünden ağlama ve sinir krizleri geçiriyor. Dodo’nun ısrarıyla doktor Richardson ile yaptığı görüşmede doktorun ona söylediği “ Belki memleketinde hissettiklerini göstermek normal karşılanmıyor ama bu kesinlikle hastalık değildir” cümlesi Bess’in evde de annesi ve dedesi tarafından nasıl algılandığını net bir şekilde ifade ediyor.

Bulunduğu durumu kabullenemeyen Jan, Bess’in saflığından yararlanarak ona kötülük yapmaya başlıyor ve Bess’ten başka erkeklerle birlikte olup yaşadıklarını tüm ayrıntılarıyla kendisine anlatmasını istiyor. Bess önce böyle bir şey yapamayacağını söylese de tanrısı ile yaptığı konuşma sonucu kendisinden istenenleri ilahi bir sınanma olarak görüyor ve istemeyerek de olsa erkeklerle birlikte olmaya başlıyor. Bess’in ilk denemelerinde başarısız olması sonucu Jan Bess’e sinirleniyor, Bess büyük acılar çekerek Jan’ın isteğini yerine getiriyor. Jan’ın sağlık durumundaki en küçük gelişmeyi bu duruma bağlıyor. Jan içinde bulunduğu duygu durumunu, Bess’e söylediği “Ölüme yaklaştıkça kötü insanlara mı dönüşürüz?” cümlesi özetliyor.


Bess’in yabancı erkeklerle görünmesi kasabalının gözünden kaçmıyor. Bess annesi tarafından sert bir dille uyarılıyor: bu şekilde devam edersen kasabadan uzaklaştırılırsın! Din ve ataerkil ahlakçılığın aile üzerindeki etkisi filmdeki birçok sahnede çok güçlü ve etkili bir biçimde gözler önüne seriliyor.






Bess büyük bir fedakarlıkla Jan’ı kurtarabileceğini düşünerek gittiği yük gemisinde bu durumu kaldıramayıp oradan kaçıyor. Kilisede kadınların konuşamayacağı kuralını delen Bess kiliseden kovuluyor ve adeta lanetleniyor. Bess yarım bıraktığı “görevi” tamamlayıp Jan’ı kurtarmak için geri döndüğü gemide işkence görüp hastaneye kaldırılıyor. Jan’ın sağlık durumunun kötü olduğunu öğrendiğinde Bess hayatında ilk defa tanrısından şüphe ediyor ve “belki de yanılmışımdır” diyerek ölüyor. Bess öldükten sonra Jan’ın ameliyat olmayı reddettiği halde iyileşmesi, filmin finalinde geminin güvertesinde Bess’in sevdiği ve kasabada çalınmayan çan seslerinin duyulması son derece ironik.





Toplumsal yapının dini kurallara göre şekillendirildiği tüm toplumlarda olduğu gibi Bess’in kasabasında da “farklı” olana yer yok ve kadın ikinci sınıf insan olmaya mahkûm. Kasaba halkı tanrı adına cezalandırıcı güç olarak Bess’i cenaze merasimi yapmadan “sen bir günahkârsın ve cehenneme gidiyorsun” diyerek gömüyor. Acaba tanrı kendisini temsil eden kilise kadar zalim mi diye düşünmeden edemiyoruz. Din cezalandırıcı mıdır yoksa affedici midir? Bilimin hasta olarak kabul ettiği Bess dine göre lanetli bir günahkar mıdır? Sağlıklı insanların dahi yaşam alanlarını daraltan dini baskının duygusal yönden zayıf bir insan üzerinde yarattığı tahribatı film boyunca yalın ve etkili bir biçimde görüyoruz.




Film boyunca; kocası, ailesi, kilise ve tanrısı arasında kalan Bess’i en güzel tanımlayan cümle doktor Richardson’un mahkemede verdiği ifade oluyor: Vardığım sonucu tekrar yazmamı isteseydiniz eğer “nevrotik” ve “psikotik” yazdığım yerlere sadece bir tek kelime kullanırdım “güzel”.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder