Simin’in evi terk etmesi üzerine Naader babasına bakması ve ev işleri ile ilgilenmesi için Razieh ile anlaşıyor. Razieh ailesinin para ihtiyacından dolayı kocasından gizli üstelik dini açıdan uygun bulmadığı halde çalışmaya başlıyor. Bir gün eve erken dönen Naader Razieh’in evde olmadığını, kolundan yatağa bağlı olan babasının yataktan düştüğünü ve evden bir miktar paranın kaybolduğunu görüyor. O sırada küçük kızı Somayeh ile birlikte eve geri dönen Razieh, nereye gittiğini ve neden gittiğini açıklayamıyor. Çok sinirlenen Naader Razieh’i sorumsuzluk ve hırsızlıkla suçlayıp evden kovuyor. Yaşanan tartışma sonrası kapıdan dışarı atılan Razieh’in merdivenlerden düştüğünü ve düşük yaptığını öğreniyoruz. Karşılıklı şikayetler üzerine Simin’in, Termeh’in ve Razieh’in kocasının da dahil olduğu bir mahkeme süreci başlıyor. Ve nihayet bu küçük burjuva ailesinin hayatı hiç beklemedikleri bir biçimde en alttakilerle kesişiyor.
Razieh’i izlerken çoğunluğunu kadınların oluşturduğu çok düşük ücretlerle, güvencesiz ve kayıt dışı çalıştırılan ev işçilerinin yaşamına tanıklık ediyoruz. Orta sınıfın her türlü kirliliğine maruz kalan alt sınıfın temsilcisi olan Razieh, dini inanışına uygun olmadığı halde alzheimerlı baba altına yaptığında babanın pisliğini temizlemek zorunda kalıyor. Kocası tarafından ezilen, orta sınıfın evinde haksızlığa uğrayıp kovulan Razieh; alacaklıların baskısının etkisiyle yalan söylemek zorunda kalıyor. Kocasının kan parası alabilmesi için Kuran’a el basıp yemin etmesi gereken Razieh, kapitalizm karşısındaki çaresizliği ile çarpılma korkusu arasında ikilem yaşıyor. Bu saf ve temiz dindar kadın bebeğini düşürme nedenine emin olamadığı için kızının başına kötü bir şey geleceği korkusuyla Kuran’a el basıp yemin edemiyor. Oysa bebeğini kaybetmesindeki alternatif her iki durumun da nedeni sömürü ve ağır çalışma koşulları… Yaşanan tüm bu tatsız olaylar her iki ailenin de çocuklarının gözleri önünde yaşanıyor, bu durum izleyicinin içini sızlatıyor. Güvencesizleştirme politikaları ve işsizliğin alt ve orta sınıfların tüm ilişkileri ve yaşamlarını derinden etkilediği su götürmez bir gerçek. Gelir dağılımı adaletsizliğinde kritik eşiğin aşıldığı İran’da kendini daha elit gören orta sınıfın alt sınıfla el ele mücadele etmesinin zamanı gelmiş gibi görünüyor.
Klasik sinemada bir düşman yaratılır ve ona karşı mücadele edersiniz ya da ipucu verilir ve bulmacayı çözersiniz. Bu filmde öyle bir şey yapılmamış herhangi bir tarafın kötülüğünden ya da iyiliğinden bahsedemiyoruz. En başta mahkeme salonunda öğrendiklerimizle verebileceğimiz karar; film ilerledikçe kararsızlığa dönüşüyor. Sınıf çatışmasında yönetmen taraf tutmak yerine sadece gerçeği olduğu gibi sunmayı tercih etmiş. Filmde bir yargıç var fakat karakterleri dinleyen yargıç herhangi bir karara varmıyor. Yönetmenin istediği yargıcın yerine izleyicinin karar vermesi. Karakterleri dinledikçe bir karar verememe durumuna düşüyoruz. Yönetmen kimseye acımadan ve kimseyi yargılamadan hikâyelerini olduğu gibi anlatıyor. İzleyici olarak suçlunun kim olduğunu bulmak için ipuçlarını takip etmeye başlıyoruz. Boşanma kararında gerekçe gösteremeyen Simin’e karşılık karısına “kal” diyemeyen Naader hakkında da seçimi yapamıyoruz. Razieh’in düşmesinden sonra Naader’e ve Razieh’in eşine kızıyoruz fakat Naader’in evindeki son sahnede Hodjat’a bakış açımız değişiyor. Her karakterin bir yalanı, bir sebebi ve vicdani bir yükü var.
Filmin sonunda karar verme Termeh’in elinden alınıp izleyiciye sunuluyor. En başta rahatlıkla verebildiğimiz kararı sonda vermek imkânsızlaşıyor. Karakterleri tanıdıkça olayın hâkimiyetini kaybettiğimiz bu benzersiz film tüm zamanların en iyilerinden biri olmayı hak ediyor.