7 Ekim 2011 Cuma

Another Year - Ömrümüzden Bir Sene



Öncelikle ilk defa bir filmin isminin bu kadar mükemmel çevrildiğini görüyorum. Film; “Ömrümüzden Bir Sene” ismiyle ancak bu kadar güzel özetlenebilirdi. Ömrümüzden bir sene; pek hayalini kurmadığımız hatta gerçekliğini kabullenmekte zorlanacağımız, yaşlılık döneminden bir kesiti anlatıyor. Bu kesitle birlikte bazı gerçekleri yalın halde görerek yaşadığınız üzüntü ve hayal kırıklığını günlerce üzerinizden atamayabilirsiniz. Sadece yılın değil tüm zamanların en iyi filmlerinden biri.

Filmin başında Gerri uykusuzluk çeken 60 lı yaşlardaki kadın hastasıyla şöyle bir diyaloğa girer:
Bir ile on arası değerlendirirsen ne kadar mutlusun Janet?
–Bir..
Demek ki iyileştirilecek bir şeyler var. Uyku haricinde hayatını güzelleştirebilecek ne var?
-Değişik bir hayat..

Yönetmen Janet’in sorunlarını takip etmek yerine, kalıpların dışına çıkıp tıbbi danışmanı yani hikayedeki kaybedeni değil de kazananı bize izletiyor. Film boyunca Gerri ve eşi Tom’un gerçek hayatlarında insanların sorunlarına ne derecede içten ve samimi yaklaştığını tarafsız bir şekilde görmeye başlıyoruz. 

Filmde hayatlarının ikinci baharına gelmiş Tom ve Gerri’nin bir senesini izliyoruz. Tom esprili, mutfak işlerini yapabilen, eşiyle birlikte organik tarımla uğraşan “ideal erkek”tir. Aynı şekilde Geri anlayışlı, eşiyle ve çevresiyle dengeli bir ilişki kuran “ideal kadın”dır. Jeolog Tom ve tıbbi danışman Gerri’nin, 30 yaşında henüz ciddi bir ilişkisi olmamış Joe adında avukat bir oğulları vardır. Joe’nun evden ayrılmış olmasına rağmen ailenin bağları oldukça sağlamdır.


Film ilk bakışta, mutlu ve hoşgörülü çiftin etraflarındaki mutsuz arkadaşlarına destek olmalarının anlatıldığı bir tablo çiziyor. Dört mevsime bölünmüş bu tablo, ilkbaharda yağmurlu bir günde başlıyor. Müziğin verdiği etkiyle Tom ve Gerri’nin, sebze yetiştirdikleri bahçelerinde yağmurun dinmesini beklerken kahvelerini yudumlayıp birbirlerine fırlattıkları sıcak bakışlar eşliğinde, bu ideal evliliğin etkisine kapılıveriyoruz.



Tom ve Gerri’nin hayatına her mevsimde ayrı bir karakter girer. İlkbaharda Gerri’nin iş arkadaşı alkolik Mary, yaz olunca Tom’un çocukluk arkadaşı adeta Marry’nin erkek versiyonu Ken, sonbaharda oğulları Joe’nun sevgilisi Katie ve kışın Tom’un ağabeyi Ronnie ile oğlu Karl. Dört mevsim boyunca mutlu çiftimiz, arkadaşları Mary, Ken, Katie, Ronnie’i misafir ediyorlar.



İlkbaharda ideal ailenin hayatına giren kişi, Gerri ile aynı işyerinde sekreterlik yapan Mary oluyor. Mary 40 yaşlarında, bekâr, alkol sorunu olan, yetişkinliğe bir türlü geçememiş ve sürekli erkekler tarafından taciz edildiğinden bahseden bir kadındır. Orta yaşı geçmiş dikiş tutturamamış depresyondaki Marry, Tom ve Gerri’ye adeta sığınmıştır. Onlar da Mary’e kol kanat gerer, bütün sorunlarını dinler, aşırılılıklarını görmezden gelirler. Marry her fırsatta kendini ailenin yanında bulur ve “ideal çiftimizin” şefkatinden, bilgeliğinden, iyiliğinden nasibini alır.


Mary filmin temelini oluşturmuş durumda. Mary; kendinden yaşça büyük biriyle başarısız bir evlilik yapmış, şimdilerde ise aralarındaki yaş farkını görmezden gelerek kendinden çok küçük Joe’ya saplantılı bir ilgi duymaktadır. Bakışlarındaki ürkeklik, mutsuzluk, sahipsizlik o kadar gerçekçi verilmiş ki; kendimizden bir parça görüyoruz Mary’de. Mary mutluluğu istemiş, bir şeyler için savaşmış ama hep kaybetmiş bu yüzden gerçek karakterini saklayıp sürekli başka biri olmaya çalışan biridir. Deyim yerindeyse tam bir kaybeden. Bakışlarından, tepkilerinden birçok duygusunu bastırdığını anlayabiliyorsunuz. Yüzündeki bir tebessümden bile içindeki burukluğu anlıyorsunuz. Bulunduğu kötü durumu yansıtmamak için rol yapıp, sahte mimiklerle kendini mutlu göstermeye çalışması izleyicinin üzerinde büyük bir çöküntüye sebep olabiliyor. Mary’i tanıdıkça filmdeki ideal ailenin bencilliğini görmeye başlamanız kaçınılmaz oluyor. Bu noktada Mary’e sempati duymamak, onun için üzülmemek elde değil.

Film aslında Mary’nin gözünden çekilmiş. Mary, Tom ve Gerri’yi ideal bir aile modeli olarak görüyor. Bu yüzden bizim için de ideal çift olup çıkıyorlar. Mary her seferinde dış dünyadan kaçıp bu ideal küçük burjuva ailesinin yanına sığınıyor. Mary, “İdeal aile” kendi hayatlarını yaşadıkları sürece onları izliyor, onlarla mutlu oluyor. Fakat ne zaman sıra kendisine gelse ürkmeye başlayıp eziliyor. O anda filmi tarafsız izleme imkânı buluyoruz. Aralarındaki sınıf farkı yalın bir şekilde gösterilince bizde Mary gibi ürküp kendimizi onunla özdeşleştiriyoruz. Anlıyoruz ki Mary ne kadar uğraşırsa uğraşsın sevgi ve huzura bulanmış bu ideal ailenin evlerine girip onlarla yaşamaya başlasa bile duvarın öbür tarafına geçemiyor.



Mary karakterini canlandıran Lesley Manville görülmeye değer, mükemmel bir oyunculuk çıkarmış. Bu sene izlediğim en etkileyici performansı sergilemiş. Bu oyunculuğun hiç ödül almaması büyük bir haksızlık olmuş.




Yazın gelmesiyle beraber Tom’un çocukluk arkadaşı Ken ile tanışıyoruz. Ken alkol ve obezite sorunu yaşayan yalnızlığı Mary’den de dayanılmaz olan biridir. Tom ve Geri tıpkı Mary gibi onu da şefkatle, anlayışla karşılıyorlar. Hatta Mary ve Ken’i birbirlerine yakıştırıyorlar. Tom ve Gerri’nin tutunamayan arkadaşlarına karşı var olan acıma duyguları, Mary’de Ken’e nefret ve tiksinme olarak ortaya çıkıyor. Tom ve Geri karşısında kendini başarısız gören Mary, kendine kıyasla daha değersiz gördüğü Ken’e acımasızca yaklaşıyor. Ken’in yakınlaşma çabalarına, Ken hastalıklı bir hayvanmış gibi sert karşılıklar veriyor


Sonbaharla birlikte çiftin hayatına oğulları Joe’nun kız arkadaşı Katie giriyor. Katie’nin mutluluktan uçan sevimli kız görüntüsü, laubaliliği, her şeye pozitif bakış açısı ve espirileri insanı rahatsız ediyor. Belli ki yeni ideal çiftimiz Joe ve Katie olacak. Bu sırada ailenin yanına gelmeye devam eden Mary için Katie tam bir yıkım oluyor. Joe’dan hoşlandığını daha önce de belli eden Mary’nin hali daha da dramatikleşiyor. Mary'nin Katie ile ilk karşılaşması çok vurucu bir sahne. Tom’un sürekli alaycılığının Gerri tarafından dizginlenmesi, durumu daha acıtıcı yapmaktan başka bir işe yaramıyor. Mary kıskançlığını gizleyemeyince aile tarafından araya mesafe konuluyor ve Mary aileden uzaklaştırılıyor.




Kış mevsiminde çiftimizin hayatına Tom’un abisi Ronnie giriyor. Karısını kaybeden Ronnie’nin yıllardır görüşmediği asi oğlu Karl ile de sorunları vardır. Karl’ın kırıcı davranışlarına rağmen örnek ailemiz Ronnie’yi yalnız bırakmıyor, cenazeyi düzenleyip Ronnie’yi bir süreliğine evlerine davet ediyorlar. Böylece çiftimizin şefkatinden kaçamayan Ronnie gelip aile ile yaşamaya başlıyor.



Tom ve Gerri’nin evde olmadığı bir gün Mary gelir ve Ronnie ile tanışır. O andan itibaren ikilinin diyaloglarından hayatlarının sonlarına yaklaştıkları ve bir şeyleri başaramamış olmanın verdiği umutsuzluk hissediliyor. Tom ve Gerri evde olmadıkları halde ikilinin mutfakta sigara içmeye korkmalarından kendilerini o eve ait hissetmediklerini görüyoruz.



Tom ve Gerri’nin filmin kaybedenlerine duyduğu yakınlık içtenlikten çok acıma duygusu barındırıyor. Kendi hayatlarının ne kadar ideal olduğunu görmek için arkadaşlarını çağırıp onların sorunlarına bakarak adeta zevk alıyorlar. Onlar için arkadaşlarına iyi davranmak kurdukları kusursuz ailenin bir görevi.




Tom ve Gerri’nin kurduğu aile mükemmel görünüyor. Etraflarındaki arkadaşlarının kaybeden bireylere dönüşmesi kendi ailelerinin ne kadar mükemmel olduğunu görmeleri için ayna görevi görüyor. Samimiyetten uzak ilgileri, insani olmaktan çok kitabına uygun yaşamlarının bir parçası.

İnsanlar kendi çekirdek ailelerini kurduklarında, başka insanların acılarına karşı körleşip duyarsızlaşıyorlar mı?


Filmin başında Tom ve Geri olmak, bahçede organik domates yetiştirmek, yağmur altında kahve içmek istiyorsunuz. Sonra onların bencilliğini gördükçe tiksiniyorsunuz. Marry ile özdeşleşiyorsunuz sonra bir bakıyorsunuz Mary nin bile reddettiği Ken oluveriyorsunuz. Ronnie nin soğuk bakışları oluyorsunuz sonra yalnızlık oluveriyorsunuz.. Film bittiğinde ne çok yalnızlık hissediyorsunuz..

Filmin sonunda Mary’nin yüz ifadesi çok şeyi anlatıyor. Mutsuz ve o odaya ait olmayan bir kadının bakışı bütün filmin özeti..

 

1 yorum:

  1. Çok gitmek istemiştim istanbul film festivalinde ama bilet bulamamıştım.

    YanıtlaSil